Dentiss Logo

Muayenehanecilik ortadan kaldırılıyor

Türk Dişhekimleri Birliği, sağlık personelinin tam gün çalışmasına ve sağlıkla ilgili bazı kanunlarda geğişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı ile ilgili görüşlerini Sağlık Bakanlığına bildirdi. Hazırlanan raporda tasarının muayenehaneciliğe büyük bir darbe indireceği belirtilerek, “Bu anlayış kendine çalışan yani muayenehanecilik temelinde sağlık hizmeti üreten hekim ve dişhekimlerinin yok oluşunu hazırlayan bir düzenlemedir” denildi.
24.06.2008       11.28.38

Türk Dişhekimleri Birliği, sağlık personelinin tam gün çalışmasına ve sağlıkla ilgili bazı kanunlarda geğişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı ile ilgili görüşlerini Sağlık Bakanlığına bildirdi. Hazırlanan raporda tasarının muayenehaneciliğe büyük bir darbe indireceği belirtilerek, “Bu anlayış kendine çalışan yani muayenehanecilik temelinde sağlık hizmeti üreten hekim ve diş hekimlerinin yok oluşunu hazırlayan bir düzenlemedir” denildi.

 

Tam gün çalışma konusunda daha önce iki kez düzenleme yapıldığı hâlde, her iki düzenlemenin de başarısızlıkla sonuçlandığının belirtildiği değerlendirmede, “başarısızlığın nedenlerini sorgulamadan, hizmet sunucularını sürecin içerisine katmadan ve sağlık çalışanlarının öneri ve taleplerini önemsemeden yapılacak tam gün çalışma uygulamasının” aynı sonuca ulaşacağı belirtildi.

 

“Geçmiş tam gün çalışma başarısızlığının nedenleri önemsenmelidir”  

Tam gün tasarısının, diş hekimlerinin kaygılarını doğrulayacak biçimde ortaya çıktığının dile getirildiği değerlendirmede, şu ifadelere yer verildi:

 

“Ne yazık ki tarafımıza gönderilen tam gün kanun tasarısı kaygılarımızı doğrulayacak bir anlayışla hazırlanmıştır. Sağlık çalışanlarının yaşamlarını derinden etkileyecek bir düzenlemenin bir uzlaşı ile yapılması başarısının anahtarı olabilecekken tamamen farklı bir yöntemle hazırlanan tasarının ciddi sorunlar yaratabileceği endişelerimizi belirtmek isteriz.

 

Özellikle bireysel -muayenehanesinde sağlık hizmeti üreten- hekim ve diş hekimlerinin sistem dışına bırakılmasını hedefleyen kanun tasarısının, ülke ve meslek gerçekleri ile örtüşmediği ortadadır. Bu anlamda kanunun bu şekli ile sağlık hizmetlerinde karmaşalar yaratacağı bilinmelidir.

 

Geçmiş tam gün çalışma başarısızlığının nedenleri önemsenmelidir. 1965 ve 1978 yıllarında uygulanmak istenen tam gün çalışma, meslek kuruluşlarının önerileri yeterince dikkate alınmadığından ne yazık ki başarılı olamamıştır. Serbest çalıştıkları yerleri kapatarak ya da buralardan ayrılarak kamu kurumlarında tam gün çalışmaya başlayan hekimler yanlış uygulamalar sonrasında mağdur olmuşlardır. Bunun yarattığı olumsuz algılanmanın giderilmesi uygulamanın başarısı açısından elzemdir.”

 

“Serbest çalışmanın önlenmesi tekelleşmeye sebep olur”  

“1928 yılında çıkarılan yasa gereğince günün koşulları dikkate alınarak, hem kamu hem de özel alanda çalışma hakkı tanınan hekim ve diş hekimlerinin, yılların alışkanlığını kısa erimde değiştirmeleri mümkün değildir” ifadelerinin kullanıldığı değerlendirme raporunda, özellikle emekliliklerine kısa zaman kalan sağlık çalışanlarının durumlarının göz önüne alınması ve geçiş süresinin kişilerin durumlarına göre düzenlenmesi gerektiği vurgulandı. Tam gün yasa tasarısının muayenehanecilik yapan hekimlerin bağımsız çalışma haklarını fiilen ortadan kaldıracağı dile getirilirken, “Yasa tasarısı; sağlık hizmetleri sunumunun tüm unsurlarını bütün olarak ele almamakta ve parça parça düzenlemelerle sağlık hizmetlerini iyileştirmeye çalışmaktadır. Bu anlayış özellikle diş hekimliği hizmetlerinde serbest çalışan diş hekimlerinin çalışma koşullarını, yaşam standartlarını bozmanın ötesinde yok etme sürecine sokmuştur” denildi.

 

Yasa tasarısının 6.maddesinde muayenehanelerin SGK ile sözleşme yapamayacağının belirtildiği hatırlatılarak “Bu anlayış kendine çalışan yani muayenehanecilik temelinde sağlık hizmeti üreten hekim ve diş hekimlerinin yok oluşunu hazırlayan bir düzenlemedir. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de diş hekimliği hizmetleri çoğunlukla serbest çalışan diş hekimleri (diş hekimliği muayenehaneleri) tarafından sunulmaktadır. Diş hekimliği hizmetlerinin bu özelliğini yok saymayı çağrıştıran böyle bir düzenleme sağlık hizmetlerini iyileştirmeyecektir. Aksine sağlık hizmetlerinde sermaye gruplarının tekelinin oluşmasına yol açarak sağlık hizmetlerinde hizmetin ve bilginin rekabetini önleyerek hizmetin niteliğini düşürecektir” görüşlerine yer verildi. Aynı girişimsel işlemleri aynı sayıda yapan ama farklı kurumlarda çalışan diş hekimlerinin performans bedelleri arasında bir “uçurum” bulunduğunun da vurgulandığı değerlendirmede, aynı kurumda çalışıp aynı girişimsel işlemleri gerçekleştiren farklı statüdeki (kadrolu, sözleşmeli) diş hekimlerinin performans bedellerindeki farkın da muayenehanelerin kapanmasıyla belirgin hâle geleceği dile getirildi.

 

Hekime emeğinin karşılığı verilmeli  

Kimi bölgelerde serbest çalışan diş hekimi bulunmadığının da dile getirildiği değerlendirme yazısında şu ifadelere yer verildi:

 

“Bazı yörelerde de tek diş hekimi bulunmaktadır. Bu durumda bölgeye yeni bir diş hekimi gelene kadar oradaki diş hekimine aynı zamanda muayenehanesinde de çalışma olanağı tanınmalıdır. Çalışanların ücretleri insan onuruna yakışır düzeyde olmalıdır. Diş hekimlerinin tek bir alanda emeklerini kullanmaları ve emekleri karşılığında alacakları ücretle insanca bir yaşam sürmeleri sağlanmalıdır.

 

Tam gün çalışan diş hekiminin kazancı; onu ikinci bir iş yapmayı ve ikinci bir zaman diliminde çalışmayı düşündürmeyecek düzeyde olmalıdır. Yasa tasarısının 3. maddesinde ‘mesai saatleri dışındaki çalışmalarından doğan katkılarına karşılık olarak bu maddedeki oranların yüzde 50’sini geçmeyecek şekilde ayrıca ek ödeme yapılabilir’ düzenlemesi hekimlerin enerjilerini ve dikkatlerini zorlayarak hizmet vermeye teşvik etmektedir. Bu yaklaşım; hizmetin kalitesini göz ardı eden, hizmetin tıbbi uygunluğunu kontrol etmeyen sadece işlem sayısını temel alan performans uygulamalarındaki yanlışları daha da arttıracak ve hekim hataları sonucunda hasta mağduriyetleri artacaktır.

 

Kamuoyu; sağlık hizmetlerinin yoğun emek ve bilgi gerektiren bir hizmet sektörü olduğu ve bu nedenle sağlık alanında emeğini kullanan insanların ücretlerinin de farklı olması gerektiği konusunda bilgilendirilerek hekim emeğinin karşılığının verilmesi ve çalışan hekimin emeğinin de koruyacak bir sistemin kurulacağı yönünde ikna edilmelidir.”

 

“Eğitim kurumları ile Bakanlık birimleri aynıstatüde olmamalı”  

Değerlendirmede çalışma süreleri ve özlük hakları gibi konulara da değinildi. Çalışma sürelerinin insan onuruna yakışır şekilde düzenlenmesi gerektiği belirtilerek, şu görüşler kaydedildi: “Taslakta haftalık çalışma saatlerinin 40 saat olarak belirlenmesi olumlu bir düzenleme gibi görünmekle birlikte nöbet, icap nöbeti ve mesai dışı çalışma vb. adlar altında fazla çalıştırılmalarına sınır getirilmeli uzun ve ağır çalışma koşullarının yaratacağı tahribat önlenmelidir.

 

Verilen ücretin özlük haklarına yansıtılması sağlanmalıdır. Sağlık çalışanlarına ek gelir sağlayan performans uygulamasındaki yanlışlar düzeltilerek, burada yaratılan değerin özlük haklarına yansıtılması gerçekleştirilerek kamu çalışanlarının gelecekle ilgili endişeleri önlenebilir. Eğitim kurumları ile Sağlık Bakanlığı birimleri aynı statüde olmamalıdır. Eğitim kurumlarının sağlık kurum ve kuruluşları ile aynı özellikte değerlendirilmesi tıp ve diş hekimliği fakültelerinde çalışanların önceliğini hizmet üretmeye vermesine yol açacaktır. Bunun sonucunda eğitimde ciddi olumsuzluklar oluşacak ve yetkin sağlık insan gücü yerine vasıfsız ya da az vasıflı sağlık çalışanları hizmet alanında yer alacaktır. Bu durum sağlık hizmetlerinde hekim hatalarının artmasına neden olacaktır. Eğitim kurumlarının asli görevinin öğrenci yetiştirme, araştırma ve bilim üretmek olduğu unutulmamalıdır.”

 

Yabancı hekimler

 

Yabancı hekim çalıştırılması konusuna da değinilen raporda, konunun insan gücü planlaması yapıldıktan ve serbest dolaşım hakkı tanındıktan sonra gündeme alınması gerektiği vurgulandı. Yasa tasarısının 5. maddesi ile yabancı hekimlerin çalışmasına izin verildiği hatırlatılarak “Ülkemizde hizmet kullanım sıklığı, mevcut sağlık sorunlarının envanteri, hastalıkların sıklığı, değişimi vb. gibi kriterler çerçevesinde insan gücü planlaması yapılmadan Türkçe bilmeyen farklı kültüre sahip yabancı hekimlere çalışma izni verilmesi hekimler arasında işsizliğe, sağlık çalışanları arasında çatışmalara sebep olacaktır. Ayrıca yanlış teşhis ve tedavilere de yol açacaktır” ifadeleri kullanıldı. Bilimsel kriterler çerçevesinde coğrafi dağılımın da dikkate alınarak böyle bir düzenlemeye gidilip gidilmemesine karar verilmesinin daha sağlıklı olacağı dile getirildi.

 

Nilay Toğrul/Ankara

  Kaynak: medimagazin

YASAL UYARI: Bu yazı/haber/makalenin bütün yayın ve çoğaltma hakları VESTİYER YAYIN GRUBU'na aittir. Kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen iktibas edilmesi yasaktır.
Reklam
Reklam

Yorum Ekle
Copyright © 1989-2024, Vestiyer Grup, Tüm Hakları Saklıdır.