Dentiss Logo

Dental sektör, ağız diş sağlığı merkezlerini tartışıyor

Son zamanlarda sayıları hızla artan Sağlık Bakanlığı’na bağlı ağız ve diş sağlığı merkezleri (ADSM) ile ilgili geniş bir dosya haber hazırladık. ADSM’lerin halkın ağız-diş sağlığı hizmetlerine ulaşmasına ne derece etki yaptığı, muayenehane sahibi dişhekimlerinin bu durumdan nasıl etkilendiği, dental firmaların sürece ilişkin neler düşündüklerini öğrenmeye çalıştık. Konuyla ilgili olarak dişhekimleri odaları, dental firmaların yöneticileri, bazı ADSM’lerin başhekimleri, akademisyenler ve hekimlere sorular yönelttik.
06.03.2008       14.27.50

Son zamanlarda sayıları hızla artan Sağlık Bakanlığı’na bağlı ağız ve diş sağlığı merkezleri (ADSM) ile ilgili geniş bir dosya haber hazırladık. ADSM’lerin halkın ağız-diş sağlığı hizmetlerine ulaşmasına ne derece etki yaptığı, muayenehane sahibi dişhekimlerinin bu durumdan nasıl etkilendiği, dental firmaların sürece ilişkin neler düşündüklerini öğrenmeye çalıştık. Konuyla ilgili olarak dişhekimleri odaları, dental firmaların yöneticileri, bazı ADSM’lerin başhekimleri, akademisyenler ve hekimlere sorular yönelttik. Aldığımız yanıtlar farklı görüş, eleştiri ve önerileri içeriyordu. Görüştüklerimizden bazıları bu merkezlerin dar gelirlilerin ağız-diş sağlığından yararlanabilmeleri için gerekli olduğunu savunurken bazıları ADSM’lerin muayenehane sahibi dişhekimlerini olumsuz etkilediğini ve uzun ömürlü olmayacağını dile getirdi. Kimileri ise sistemin nasıl daha işlevsel olabileceği konusunda değerlendirmelerde bulundu. Bu görüşleri dosyamızın içinde ayrıntılı olarak okuyabilirsiniz. Ama ilk olarak Türkiye’de ağız ve diş sağlığı merkezleri ve hastanelerin kuruluşlarına ilişkin mevzuat ile ilgili olarak Sağlık Bakanlığı yetkililerinden alınan bilgilere göz atalım.             

 

Sağlık Bakanlığı’na bağlı üç diş hastanesi ve 94 ADSM var

 

Türkiye’de ağız ve diş sağlığı merkezleri ve hastanelerin kuruluşlarına ilişkin mevzuat ile ilgili olarak Sağlık Bakanlığı yetkilileri şu açıklamada bulundular: “Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri, Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği’nde 05.05.2005 tarihli ve 25806 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmelikle yapılan değişiklik ile bu yönetmelikte yer alan sağlık kurumları arasında sayılmaktadır. Ayrıca 19.01.2001 tarihli ve 20555 sayılı "Bakanlığımız’a Bağlı Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri’nde Verilen Hizmetlerin Yürütülmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar" ile söz konusu kurumlarımızın açılış ve hizmetin yürütülmesine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır.”
Türkiye’de ilk olarak 13.03.1986 tarihli ve 1072 sayılı Makam Onayı ile İzmir Eğitim Diş Hastanesi açıldığını kaydeden Sağlık Bakanlığı yetkilileri, bugün itibariyle Sağlık Bakanlığı’na bağlı üç diş hastanesi ve 94 Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi bulunduğunu söylediler. Tüm il ve ilçelerdeki dişhekimi, diş protez teknisyeni ve ünit sayılarının durumlarıyla ilgili olarak detaylı bilgi topladıklarını da açıklayan yetkililer, bu bilgiler ışığında yeni diş hastanesi ve ağız diş sağlığı merkezlerinin açılmasına yönelik çalışmaların devam edeceğini belirttiler. Ayrıca 2008-2009 yılı Yatırım Planı’na alınan 12 ağız ve diş sağlığı merkezinin olduğuna da dikkat çeken yetkililer, diş hastaneleri ile ADSM’lerin ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşları olup koruyucu ve tedavi edici dişhekimliği kapsamında tüm hizmetlerin verildiğini de açıkladılar.     Afyonkarahisar Ağız ve Diş Sağlığı Başhekimi Necip Şüküroğlu:

 

Merkezimize ayda 10 bin hasta başvuruyor

 

Merkezimiz 1 Ocak 2006 tarihine kadar Afyonkarahisar Devlet Hastanesi’ne bağlı bir birim olarak hizmet verirken bu tarihten sonra ayrı başhekimlik ve binada Afyon Karahisar Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi adı altında hizmet vermeye başlayan genç bir kurumdur. Şu an bir baştabib, iki baştabip yardımcısı, bir hastane müdürü, bir müdür yardımcısı, 20 dişhekimi, 14 diş protez teknisyeni, 6 hemşire, 2 röntgen teknisyeni, 5 idari memur, 2 hizmetli ile toplam 49 memur 5 otomasyon elemanı, 11 temizlik işçisi ile belediyeye ait fiziki şartları çok yetersiz Belediye Çarşısı isimli binada 2 kat üzerinden zor şartlarda özveri ile hizmet veriyoruz.

 

Merkezimize 2006 yılında aylık 4 bin kişi müracat ederken bu sayı 2007 yılında aylık 6 bine, bu yıl ise 10 bine ulaşmıştır. Hizmet kalemlerimizde protez, tedavi, oral diagnoz, periodontoloji tam olarak hizmet verirken cerrahi, pedodonti dallarında az sayıda sevk ile hizmetimizi sürdürmekteyiz.

Türkiye’de hemen hemen her şehirde kurulmakta olan ADSM’ler eğer personel, teçhizat, ekonomi ve fiziki alt yapısı ile desteklenirse, bu kurumların temsil ettikleri illerde veya coğrafi hizmet alanlarında yaşayan vatandaşlarımıza çok faydalı olacakları ve tüm dişhekimliğinden beklenen hizmetleri en kısa sürede ve en kısa mesafeden alacaklarına inanıyorum.

    Şanlıurfa Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Başhekimi Kemal Kürkçüoğlu:

 

Sağlık dönüşümü programı çerçevesinde büyük değişimler gerçekleştirdik

 

Marmara Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi’nden mezun oldum. Otuz yıldır kamu görevlisi olarak hizmet yapmaktayım. 2004 yılında Şanlıurfa Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nin Bakanlık onayı ile kurulmasına müteakiben Ş.Urfa Valiliği tarafından kurucu Baştabip olarak atandım. 2005 Mayıs ayında Ş.Urfa Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi olarak hizmete başladık. Şu anda 46 hekim ve 24 ünit ile halkımıza çift vardiya olarak hizmet veriyoruz. Bulunduğumuz binanın yetersiz olması nedeniyle bir ek bina yapımı proje aşamasındayız. Ünit sayımızı 60’a çıkaracağız.

 

Ülkemizde sağlık dönüşümü programı çerçevesinde merkezimiz (diğer sağlık kuruluşlarımız da buna dahil) büyük değişimler gerçekleştirilmiştir. Bunlar;

 

a- Yaygın, güler yüzlü, erişimi kolay hizmet sistemi kurulmuştur.(Bazılarının kurulması için çalışmalar devam etmektedir)

b- Kurumlar hantal yapıdan kurtarılmıştır.

c- Vatandaşımıza sunulan hizmetlerde ve elde edilen sonuçlardan hep daha iyiyi arama mekanizması oluşturulmuştur.

d- Hizmetin sunumunda faydalanacak bireyin ihtiyaç-talep ve beklentileri esas alınmıştır.

e- Sağlık hizmetinde verimlilik ve etkililik insan gücünün, tıbbi donanımı ve fiziki mekanın uygun kullanımı ile doğrudan ilgilidir.

 

Bütün bu saydıklarımızı gerçekleştiren Ş.Urfa Ağız ve Diş Sağlığı Merkezimiz’de tabii ki halkımızın hizmete ulaşması büyük ölçüde kolaylaşmış olacaktır. Bunları gerçekleştirmek için Bakanlığımız tarafından tüm bu yetkiler biz başhekimlere verilmiştir. Siz de takdir edersiniz ki bunun merkezden (Ankara’dan) denetimi kolay olamamaktadır. Bunları hizmeti alan vatandaşlarımız denetlemeli ve takip etmelidir.

    Kocaeli Nuh Çimento Sanayi Vakfı Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi Başhekimi Özcan Tekin:   Başarısız tedavi yapan arkadaşların döner sermayeden aldığı payı kesiyoruz

 

Kocaeli Nuh Çimento Sanayi Vakfı Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’nde 2003 yılından beri görev yapıyorum. Kurumumuzda yöneticiler de dahil olmak üzere 35 hekim ve 33 ünit bulunuyor. Önceki yıllarda yılda 10 bin hastaya hizmet veren merkezimiz, şu anda 100 bin kişiyi kabul edebilecek kapasiteye ulaşmıştır. Sanayi kenti olması sebebiyle Kocaeli’de sosyal güvencesi olan geniş bir nüfusa sahibiz. Bu da doğal olarak sağlık ve onun bir parçası olan ağız-diş sağlığı hizmetlerine olan talebi artırıyor. Kocaeli Diş Hastanesi’nin açılması bile merkezimize gelen günlük hasta sayısında bir azalma yaratmıyor.

  Yeni sağlık politikalarına göre bütün il ve ilçelerde ağız ve diş sağlığı merkezlerinin kurulması söz konusu. Böylece ağız ve diş sağlığından yararlanamayan dar gelirli vatandaşlarımızın bu ihtiyacına yönelik önemli bir adım atılmış olacak. Sistemin daha da işlevsel hale getirilmesi için aile dişhekimliği kavramanın yaygınlaştırılması gerekiyor.

 

Merkezimizde ciddi bir otokontrol sistemi oluşturduk. Başarısız tedavi yapan arkadaşların döner sermayeden aldığı pay anında kesiliyor. Belli bir kaliteden ödün vermeden çalışıyoruz.          Yeditepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ender Kazazoğlu:

 

Tek başına çalışan dişhekimleri mevcut duruma dayanamaz

 

Ülkemizde giderek artan bir şekilde ağız diş sağlığı merkezlerinin açılması dişhekimliği muayenehaneleri için bir tehlike olduğunu ve muayenehanelerin kapanacağı endişesi bugünlerde genel olarak tüm muayenehane sahibi dişhekimleri tarafından yaşanmaktadır. Bir de üstüne GSS’nin dişhekimi muayenehanelerinde hizmet almayacağını düşünürsek açıkçası bu muayenehanelerin sonu olur. Bence bu sorunları anlamak için globalizm denen olguyu iyi anlamak gerekiyor. Belki çok kişi saçma bulacak ama gelin olayı değişik bir konudan ele alalım: Hani bir zamanlar mahalle bakkalları vardı. Daha sonra marketler oluşmaya başladı ve hatırlarsınız ‘kahraman bakkal süpermarkete karşı’ diye tiyatro vardı ve şu anda süper marketleri de tehdit eden hipermarketler oluştu. Şu andaki durum tam böyle. Tek başına çalışan her türlü hizmeti vermek için her şeyini ortaya koyan bir dişhekimi, karşısında bir grup hekim, her biri kendince iyi olduğu işi yapan ve dişhekimliği hizmeti veren bir merkez. Elbette bu merkezde hekimler tarafından birçok şey paylaşıldığı için (kira ve benzeri giderler) elbette hastalar da daha ucuz tedavi hizmetleri alabilmektedir. Benim fikrim tek başına çalışan dişhekimleri bu duruma dayanamaz. Dolaysı ile benim tavsiyem dişhekimlerinin bir araya gelip bu tip merkezleri bir an evvel kendilerinin kurmaları. Yani kahraman bakkal olmaya gerek yok.

 

Benim en büyük endişem bu tip merkezlerden ziyade sahiplerinin iş adamı olduğu sadece para kazanmak amacıyla açılmış veya daha ileride mutlaka fazla sayıda göreceğimiz merkezler. Bu merkezlerde tedavinin kalitesi yerine sadece karlılık amaçlandığından halkımız ve dişhekimleri bu tip yerlerden zarar görecektir. Bu olayı engellemenin tek yolu ise dişhekimleri odası tarafından kurulacak zarar gören hastaların kolaylıkla başvurubileceği ve hukuksal destek alabileceği tüketici şikayet masalarıdır. Yarın büyük hastanelerin içlerinde büyük tedavi merkezleri kurabileceğini de şimdiden düşünmek lazım. Kimse bu tip oluşumları yasaklayarak ve kötülüyerek bir yere varamaz. Benim bu konudaki son sözüm “Mesleğini en iyi şekilde yapmaya çalışanlar, hastayı ön plana koyup yatırım yapanlar” her zaman kazanır ve kazanacaktır. Elbette dişhekimleri odasına düşen en büyük görev işini doğru yapanla yapmayanı ayırmak olacaktır. Ancak böylece Türk dişhekimliği bir yere gelir.

 

Bu arada örneğimdeki olayda bakkalların hepsi kapanmadı, sayısı azaldı ve bakkalların kalitesi arttı. Çoğu bakkal birleşip süpermarket oldu ve hipermarketler açılınca, onlar da kalitesini düzeltip sayısını azalttı. Buna “globalizm” diyorlar ve hepimiz de oralardan alışveriş yapmaktan zevk duyuyoruz. Bir de güzel bir slogan var “Hizmette sınır yoktur”.

    İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Koray Gençay

 

ADSM’ler serbest dişhekimlerine darbe vuracak

Sağlık Bakanlığı’na bağlı ağız ve diş sağlığı merkezlerinin genel anlamda muayenehanesi olan dişhekimlerine darbe vuracağına inanıyorum.  ADSM’lere sosyal devlet anlayışına uygun olarak belki ilk bakışta olumlu yaklaşılacak yapılanmalardır. Ancak uygulamanın ayrıntılarına girildiğinde birtakım anlamsızlıklar söz konusudur. Başta kuruldukları yerler konusunda sorunlar vardır.

Bu merkezlerin ülkemizin birinci derece ihtiyaç duyulan şehirlerinde ve ilçelerinde kurulmalarının belli bir mantığı vardır. Ancak örneğin Kadıköy/Göztepe gibi sosyal düzeyi alt seviyelerde olmayan bölgelerin seçilmesinin bence hiçbir akılcı açıklaması yoktur. Ayrıca ADSM’lerin yapısı incelendiğinde ünit sayısının 3-4 katı dişhekiminin istihdam edildiğini görüyoruz. Örneğin 12-14 ünitli bir merkezde 50 civarında hekimin çalıştığını biliyorum. Devletin ünit başına 3-4 hekimi çalıştırması sağlıklı bir üretim yaklaşımı değil. Kadıköy’ü iyi bilen biriyim. Burada yaklaşık bin civarında muayenehane bulunuyor. Bunun yanında devletin dişhekimliği hizmeti üreten birçok kurumu var. İstanbul’un yoksul bir mahallesine bile ADSM’lerin açılması gerekmiyor. Çünkü kentte asgari ücrete, hatta altındaki rakamlara çalışan birçok dişhekimi mevcut. İnsanlar buralara giderek bir şekilde hizmet alabiliyorlar. Dolayısıyla ağız-diş sağlığı hizmetlerinden yeterli düzeyde yararlanamayan insanların yaşadıkları bölgelerde bu kurumların oluşturulması öncelik teşkil ediyor. Bu bağlamda Anadolu’da birçok kenti örnek olarak gösterebiliriz. 

İşin bir de ekonomik boyutu bulunuyor. Ağız ve diş sağlığı merkezlerinde sağlıklı bir işletme mantığı göremiyorum. Çalışan dişhekimi, laboratuvar masrafları, alt yapı, kurulum ve kullanılan malzemeler işin içine katıldığında bu merkezler devlet için yüksek maliyetler yaratmaktadır. Kazanç odaklı yapılanmalar olmasalar dahi bu felsefe ile işletilmeleri devamlılıkları açısından sorun yaratacak ve devlet bütçesine önümüzdeki dönemde ağır bir yük getirecektir.

 

Ayrıca gerçek gereksinim sahibi tanımı yapılmadığı için gelirinin bir kısmını ağız ve diş sağlığına harcayabilecek birçok kişi bu merkezlere yönelmektedirler. Bu da ilgili bölgelerde çalışan serbest dişhekimlerinin gelirlerinde gerilemelere yol açmaktadır. Bu merkezlere dişhekimi alımı konusunda yapılan başvurular incelendiğinde aralarında birçok muayenehane sahibi hekimin olduğu görülebilecektir. Yani dişhekimliği alanı zaten kendi içinde ekonomik anlamda sıkıntılıdır. Ayrıca bu yapılanmalar uzmanlık merkezleri gibi sunuluyor. Dişhekimleri bu yapı içinde farklı bölümlerde çalışıyorlar. Protez, endodonti, periodontoloji, pedodonti, cerrahi gibi multidisipliner diyebileceğimiz bir çalışma alanlarında rotasyonla hizmet vermekteler. Ancak bu bölümlerde pratisyen dişhekimleri görev yapıyor. Aralarında uzmanlar olsa da çoğunluğu akademik anlamda uzman değil. Bu asla müdahale edemezler anlamında bir değerlendirme olmamakla beraber eksiklerinin de olabileceğinin göz önüne alınarak bu sunuş hatasının düzeltilmesi gereğini vurgulamak istiyorum. Sağlık sektörü devlet eli ile hızla özelleştirilirken, dişhekimliğinde muayenehanelerdeki hastaları devlete çekmek gibi ters doğrultuda bir politika izleniyor. TDB’nin tüm uyarılarına karşın hala dişhekimliği fakülteleri açılıyor. Bölge halkının gereksinimleri öne sürülerek. hizmeti ülke düzeyine yaymak istiyorsanız fakülte açılacağına bu bölgelere ADSM’lerin kurulması gerekiyor. Bir yandan kapanan muayenehaneler, bir yandan plansız dişhekimi üretimi ve sadece İstanbul çevresinde yirmili sayılara ulaşacağını duyduğumuz ADSM’ler. Bu yaklaşım sanki dişhekimlerini hedef almış bir eylem planı gibi. Bunun yerine eğer devlet halkın ağız ve diş sağlığının iyileştirilmesi konusunda samimi ise, özel muayanehanelerden hizmet alımı konusunda bir politika üretilmelidir diye düşünüyorum.

 

Bu plansız yapılanmanın devletin bütçesine büyük hasarlar vererek çok uzun olmayan bir süreçte sonlanacağını, en büyük zararı da bireysel bazda ADSM’lerin bulunduğu bölgelerdeki dişhekimlerinin göreceği iddiasındayım      Marmara Üniversite Dişhekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Sertgöz:

 

Şehir planlaması ve hasta-hekim sayısındaki korelâsyona dikkat edilmeli

 

Türkiye'deki ağız-diş sağlığı merkezlerinin sayısı özellikle belediyelerin bu konudaki çalışmalarıyla çok arttı. Tabii ki hizmet anlamında özellikle gelir düzeyi düşük vatandaşlarımıza hizmet götürmekteler. Ancak hizmetin kalitesi ve kontrolü anlamında disipline olmaları gerektiğine inanıyorum. Çünkü dişhekimliği hizmetlerinin çok üniteli merkezlerde verildiği bu tip kurumlarda hizmetin standardını sürekli aynı seviyede tutabilmek için çok iyi yönetici kadrolarına sahip olmak gerekiyor. Yani demek istediğim sadece hekimlerin özverili çalışmaları bu kurumların hizmet seviyelerini belirlemiyor.

 

Ancak bence en önemli sorun özellikle bu merkezlerin açıldığı bölgelerdeki hekim arkadaşlarımızın muayenehanelerinde hasta sıkıntısı çekmeye başlamaları. Belki de daha kaliteli hizmeti verebilecek muayenehane hekimlerimizin, hastaların bu tip merkezleri çok bilinçli olmadan seçebiliyor olmaları ile fırsat eşitsizliğini yaşamalarına neden olmaktadır. Meslektaşlarımızın özellikle muayenehane hekimliğinin korunması gerektiği bu dönemde yaşadığı sıkıntılar, halkın ağız-diş sağlığı merkezleri ile aldığı hizmet arasında yaşanan bu çelişki, bizi şehir planlamasının hekim- hasta sayısındaki korelasyonun ne kadar önemli olduğunu da göstermektedir. Bu açıdan özellikle planlamacılık anlamında devlete düşen görevlerin bir daha hatırlanması gerektiğini düşüncesindeyim.

   

Ankara Dişhekimleri Odası Başkanı Merih Baykara:

 

Muayenehanelerden de yararlanılarak sistem yaygınlaştırılabilir

 

Ülkemizde dişhekimliği bilgi, beceri ve teknoloji olarak gerçekten çok iyi bir yerde bulunuyor. Ancak halkımızın ağız ve diş sağlığı ile ilgili verilere bakınca durum hiç de iç açıcı değil. Hizmet verebilme konusunda potansiyel oldukça iyiyken bundan faydalanacak olan kesime hizmetin ulaşmasında, yani sistemde bir tıkanıklık vardır. Sistem hekim ve hastayı uygun şartlarda buluşturabilmelidir. Bu anlamda ağız diş sağlığı merkezleri olumlu yapılar olarak görülmelidir. Ancak pratiğe gelindiğinde işleyişte sorunların olduğu görülmektedir. Bu merkezlere aşırı yüklenmeler meslektaşlarımızın kapasitesinin üzerinde hasta sayısı nedeniyle arzuladıkları kalitede hizmet vermekte zorlanmaktadırlar. Hâlbuki hizmette yaygınlık, hastanın hizmete daha kolay ulaşabilmesi, hasta yükünün dengeli olarak hekimlere yayılabilmesi imkânı vardır. Muayenehanelerden de alınacak hizmetle bu denge sağlanabilir, her kesimin daha verimli ve mutlu olacağı bir sistem kurulabilir. 

 

Ağız diş sağlığı merkezlerinin fiziki şartlarının ve hekim sayılarının çok iyi olduğu görülmektedir. Bu şartlara koşut olarak da hizmet verilen hasta sayısı artmaktadır. Yapılan işlemlerdeki artış da Sağlık Bakanımız tarafından rakamlarla kamuoyuna sunulmuştur. Ancak buralarda çalışan meslektaşlarımız da bilmektedirler ki kağıt üzerinde bu rakamlarda abartmalar vardır. Sağlık hizmetinde rakamlar önemli olmamalıdır. Zaten burada hizmet veren dişhekimleri fedakârca çalışmakta, hizmet verilen hasta sayısını da yukarıya çıkarmaktadır. Bu konunun politika malzemesi yapılarak rakamları abartarak “bakın nereden nereye geldik” demek asıl hedef olmamalıdır. Değerlendirmelerimin başında da belirttiğim gibi gerçekten gerek koruyucu, gerek tedavi edici uygulamaların tatmin edici olmasını istiyorlarsa, muayenehanelerden de yararlanarak sistemi yaygınlaştırabilir, halkın ayağına hizmeti götürebilirler.

    Bursa Dişhekimleri Odası Başkanı

Dr. Metin Bozkurt:

 

Ağız diş sağlığı merkezlerinin yaygınlaşmasının halkın diş sağlığına katkısı olmayacak

 

Konuyu, Türkiye’de kamu diş sağlığı hizmetlerinin tarihsel gelişiminden başlayarak yorumlamak gerekmektedir. Mayıs 1920’de Sağlık Bakanlığı kurulmasına ilişkin yasa Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde üç sayılı kanun olarak yasalaşmıştır. Dilinin eskiliği nedeniyle günümüzde bazı çevrelerce alay konusu edilen ancak hala yürürlükte olan “Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun” ile günümüzdeki çevre ve halk sağlığı düzenlemelerini gölgede bırakacak derecede ayrıntılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu da 1920’li yıllarda çıkarılmıştır. Genç Cumhuriyet, onca yoksulluk içinde, verem, sıtma, cüzam, trahom gibi hastalıklarla başarılı mücadelesini sürdürürken, kamusal diş sağlığı hizmetleri ertelenmek zorunda kalınmıştır. 1961 yılında çıkarılan 224 sayılı Sağlık Hizmetleri’nin Sosyelleştirilmesi Hakkında Kanun’da da, parasal ve sağlık insan gücündeki sıkıntılar nedeniyle, ülkenin her noktasına ulaşması öngörülen sağlık ocaklarında diş sağlığı hizmetlerine yer verilememiştir. 1970’li yıllarda sayıları dramatik olarak artan ancak Sağlık Bakanlığı ve SSK’da kadro bulamayan dişhekimleri, bu süreçte muayenehaneciliği seçmişler, kamu diş sağlığı hizmetleri de ancak hastanelerde sayıları bini bulmayan kadrolardaki hekimlerin cerrahi poliklinik işlemleri ile sınırlı kalmıştır.                                                                                                

 

1990’larda yoğun kentleşmeyle gelen talep baskısı ve total dişsizliğin 35-49 yaş gurubunun alt sınırına dayanması nedeni ile Sağlık Bakanlığı, büyük kentlerde Diş Protez Merkezleri adı altında, yüzde 90 oranında cerrahi ve protetik poliklinik hizmeti veren bir örgütlenmeye gitmiştir. Adlandırma eleştiri alınca, kurumlar ağız diş sağlığı merkezi olarak anılmaya başlanmış, merkezlerde ve çalışan dişhekimi sayısı da 2007 sonu itibariyle beş bine ulaşmıştır. Ne var ki yirmi iki bin dişhekiminden kamudaki altı bin hekimin 70 milyona hizmet vermesi mümkün olamayacağı gerçeği ve diş sağlığında koruma hizmetlerinin sıfır düzeyinde olması bir yana, anılan merkezlerde yüzde on beş düzeyinde olması gereken cerrahi polikliniklerinin hala yüzde kırk, pedodonti ve tedavi polikliniklerinin toplam yüzde yirmi beş düzeyinde seyretmesi, kamu diş sağlığı hizmetleri örgütlenmesindeki yanlışın ve tıbbi endikasyonlarda vahim sorunlar yaşandığının açık bir kanıtıdır. Sonuç olarak ağız diş sağlığı merkezlerinin yaygınlaşmasının Türk halkının diş sağlığına katkısı olmayacaktır.

 

Çözüm, genel sağlıkta ve diş sağlığında temel sağlık hizmetlerinin tedavi hizmetlerine entegre edilmesi, diş sağlığı hizmetlerinin birinci basamak olarak tanımlanması, kamu veya özele aile hekimine gitmeksizin sevksiz başvuru, dişhekimlerinin en uç noktalar dahil dengeli coğrafi dağılımı, diş sağlığı hizmet sunumunun eşit olarak dağılımı, hizmet sunumunda denetim, dişhekimliği öğretiminde ülkemiz ihtiyaçlarının ve verimlilik ilkelerinin gözetilmesi ve hizmete ulaşımın sağlanmasıyla mümkün olabilecektir.

 

Bu nedenle Bursa Dişhekimleri Odası, genel sağlık- diş sağlığı ayrımı yapılamayacağını, sağlık örgütlenmesi çağdaş sağlık yönetimi ilkelerine göre düzenlenmedikçe, hizmetin ağız diş sağlığı merkezlerince yaygınlaştırılmasıyla veya devletin özelden diş tedavi hizmetleri satın almasıyla sorunun çözülemeyeceğini savunmaktadır.

 

Sağlık hizmetine ihtiyaç duyanların ulaşabilmeleri için sağlık kuruluşunun uzaklığının 5 km’yi geçmemesi genel olarak kabul gören bir kuraldır. Bu durumda, şehirlerin boş bulunabilen arsalarında rastgele yapılan ağız diş sağlığı merkezlerinin bu kurala uygunluğunu, dolayısıyla hizmete ulaşabilirliği tartışmak anlamlı değildir. Gerçek ihtiyaç sahipleri ve öncelikli grupların hizmete ulaşamadığı Sağlık Bakanlığı poliklinik istatistiklerinde görülmektedir.

 

Öte yandan, derin yoksulluk içindeki halkın çaresizlikten, yüz- yüz elli km’lik uzaklıklardan gelerek ağız diş sağlığı merkezlerinden hizmet talebinde bulunmasını da doğal bir refleks olarak kabul etmek gerekmektedir.    

İstanbul Dişhekimleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dişhekimi

Aret Karabulut

 

ADSM’ler makro ve mikro düzeyde çok iyi bir planlama yapılarak açılmalı

 

Sağlığın sosyal bir hak olduğu yönündeki düşüncelerin gelişimi, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) sağlık kavramını yalnız hasta olmama hali olarak değil, ‘‘tam bir fiziksel, ruhsal ve  sosyal iyi olma hali’’ olarak tanımlamasına sebep olmuştur. Sağlık hakkı; ırk, din, politik düşünce, ekonomik ve sosyal koşullar gözetilmeksizin herkes için temel bir haktır.

  Bu hak, 1961 ve 1982 Anayasalarımız ile sosyal bir hak olarak güvence altına alınmış ve bu hakkın gerçekleştirilmesi için devlete de çeşitli yükümlülükler getirmiştir. 1982 Anayasası 56. maddesi; ”Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir“ demektedir. Ülkemizde sağlık hizmetleri sunumuna baktığımızda kamunun hem hizmeti sunan hem alan hem de denetleyen bir durumda olduğunu görüyoruz. Kamu bu hizmetleri değişik isimler altındaki sağlık kuruluşlarında vermektedir. Ağız diş sağlığı merkezleri de bu sağlık kuruluşlarından biridir. Sağlık Bakanlığı’nın yeni ADSM’ler açması hem sosyal devlet anlayışının gereği hem de anayasal bir görevi olup olumlu bir gelişmedir. Bununla birlikte sağlık hizmetlerinin toplumsal anlamda etkili olabilmesi, yani toplumun sağlık düzeyinde arzulanan değişiklikleri yaratabilmesi için bir takım özelliklere sahip olması gereklidir. Sağlık hizmetlerinin hem makro hem de mikro düzeyde planlanması, organize edilmesi ve sunulmasında bu özelliklere dikkat edilmesi gerekmektedir.

 

Etkili bir sağlık hizmetinin taşıması gereken özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

 

1-Kolay kullanılabilirlik (Ulaşılabilirlik)

  2-Kalite   3-Süreklilik   4-Verimlilik

 

Sorunuzun cevapları sağlık hizmetlerinin kolay kullanılabilirlik özelliğinde yer almaktadır. Kolay kullanılabilirlik (Ulaşılabilirlik); hizmetten yararlananlar açısından, bireylerin ihtiyaç duyduğu yerde ve zamanda hizmetlere ulaşabilmesi ve ihtiyaç duyduğu tüm hizmetleri yeterli miktarda kullanabilmesi olarak açıklanabilir. Hizmeti sunanlar bakımından ise kolay kullanılabilirlik ‘‘hizmeti sunan kişilerin (sağlık profesyonelleri), ihtiyaç duydukları ilaç, araç-gereç, yardımcı hizmetler ve yardımcı sağlık personellerine kolay ulaşılabilmesi olarak açıklanabilir.

 

Bu açıdan ADSM’leri değerlendirecek olursak ilk göze çarpanlar;

  1- Sağlık hizmetleri, talep edildiği anda sunulması gereken hizmetlerdir. ADSM’lerin bu bakımdan yeterli düzeyde olmadığını gözlemliyoruz. Örneğin bireylere talep ettikleri sağlık hizmetleri için çok uzun süreli randevular verilmesi gibi.   2- ADSM’ler, ihtiyaç duyulan yerlerde mi açılıyor?  Buna evet demek pek mümkün değil. Şimdiye kadar ADSM’lerin ticari ve siyasi bir yatırım aracı olarak büyük şehir merkezlerinde açıldığı gözlenmektedir. Hâlbuki dişhekimliği hizmetlerine daha çok ihtiyaç duyulan yerleşim yerlerinde ADSM açılmaması, geniş toplum kesimlerinin ağız diş sağlığı hizmetlerine ulaşımını engellemektedir.   3-Hizmeti sunanlar açısında ise araç-gereç ve yardımcı personel yetersizliği de diğer bir olumsuz yön olarak görülmektedir.   4- ADSM’lerde verilen sağlık hizmetleri tedavi edici ağırlıklı olup, koruyucu diş tedavi hizmetleri ihmal edilmektedir. Bu durum ise toplumun ağız diş sağlığı düzeyinin iyileştirilmesine olumlu yönde bir katkı sağlamamaktadır.

 

ADSM’lerde sunulan hizmetlerin,  etkili bir sağlık hizmeti olup olmadığının saptanabilmesi için ayrıca hizmetin kalitesi, sürekliliği ve verimliliği açısından da değerlendirilmesini gerektirmektedir.

Sonuç olarak diş ve dişeti hastalıkları önlenebilir hastalıklardır. Yeni ADSM’lerin makro ve mikro düzeyde çok iyi bir planlama yapılarak açılması, varolan ağız diş sağlığı sorunlarının çözümü, sağlıklı ağız ve dişlere sahip bir gelecek yetiştirilmesi için gerekliliktir. Ayrıca makro ve mikro düzeyde planlama yapılırken meslek odalarının görüşlerinin de alınması gerçekçi bir çözüme ulaşılmasında yararlı olacaktır.      Zonguldak Dişhekimleri Odası Başkanı

Metin Öğüt:

 

ADSM’lerde toplumun ağız diş sağlığı sorunlarının çözülemeyeceği açıktır

 

Gelişmiş ülkelerde dişhekimliğinde insan gücünün, istihdamın, hizmetin alınma biçiminin ve hizmetin verimliliğinin organize edildiği ve planlamaya çalışıldığı görülüyor. Ülkemizde ise dişhekimliği hizmetlerinin yüzde 70’den fazlasının özel sağlık kurumlarında, yüzde 30’un da kamuda çalışan dişhekimlerince verilmektedir. Ülkemizde ağız-diş sağlığı verileri çok kötüdür, tedaviye ihtiyacı olmayan insan yok gibidir. Bu durum gerek topluma yeterli sağlık eğitimi verilmemiş olmasından gerekse kamunun sorumlu olduğu ağız-diş sağlığı hizmetlerini toplumun ihtiyacını karşılayabilecek şekilde organize edememesinden kaynaklanmaktadır.

 

2004 Mart’ından itibaren döner sermaye ve performans uygulaması ile birlikte açılan ve sayıları her gün artan kamunun ağız diş sağlığı merkezlerindeki meslektaşlarımızın hizmetin niteliği ve niceliği adına çok sıkıntılar yaşadıkları, hekim başına düşen ünit sayısının, daha doğrusu ünit başına düşen hekim sayısının yetersizliğini biliyoruz. Açılan bu merkezlerde toplumun ağız diş sağlığının sorunlarının çözülemeyeceği açıktır. Kamu kendine ağız diş sağlığı merkezleri açarken kendinden istemediği, sorgulanmadığı fiziki koşulları, özel sağlık kuruluşlarından istiyor ki benim buna anlam verebilmem mümkün değil. Nasıl bir çifte standarttır ki özelden mükemmel fiziki alt yapı organizasyonu isterken kendi yapılarını sorgulama ve denetleme gereği duymuyor.

 

Kamu kurumlarında yapılan 3 milyon dolgu, ihtiyacın 1,2’si kadardır. Eğer siz özelden hizmet almazsanız halkın ağız-diş sağlığı problemlerini çözemezsiniz. Bizim oda bölgesinde elimizdeki verilere göre Karabük-Zonguldak ve Bartın’daki ağız diş sağlığı merkezlerinde çalışan dişhekimi sayısı 50 civarındadır. Bu bölgede kamuda çalışan dişhekimi sayısı ise 100 civarındadır. Bu bölgenin toplam nüfusu da yaklaşık 900 bin olduğu düşünüldüğünde hesap ortadadır.

  Ağız diş sağlığı merkezlerinin şehir merkezlerine kurulmuş olması halkımızın hizmete ulaşabilmesini zorlaştırmıştır. Sağlık ocakları ve kamu polikliniklerindeki hizmetin artırılması yerine tamamen ticari işletmeler gibi görünen sağlık bakış açısı egemen olmuştur. Oysa koruyucu ağız-diş sağlığının geliştirilmesi kamunun önceliği olmalıdır. Performansa dayalı sağlık hizmetinde işlem sayısının arttığı bir gerçektir. İşlem sayısının artması kalitenin artması gibi düşünülmesi ciddi bir yanılgıdır. Kamuda dişhekimi istihdamının çoğalması, fulltime çalışmaya geçen dişhekimlerinin sayısının artması alt yapı ve teknik donamının iyileştirilmesi ve döner sermayeden yararlanmak isteyen dişhekimlerinin gösterdiği çabalarla kamudaki işlem sayısı artmıştır. Ancak hizmetin niceliğinden daha çok niteliğinin yani yapılan işlemlerin tıbbi kurallara uygunluğunun önemli olduğu bir gerçektir. FDI’ya (Dünya Dişhekimleri Birliği) göre bir dişhekimi, günde 15–20 girişimsel işlem yapılabilir. Oysa bu merkezlerde bu oranın çok olduğu duyumları almaktayız.

 

Dolayısıyla yapılan işlemlerin niteliğinden kaygı duymaktayım. Dişhekimliği hizmetlerinin kalitesi ancak hizmetin ve bilginin rekabeti ile mümkündür. Halkın sadece Sağlık Bakanlığı kuruluşlarından hizmet alınacak zorunda bırakılması, hizmetin kalitesi açısından sorun olmaya devam edecek ve halkın çoğunluğunun hizmet alamaması sonucunu doğuracaktır.

    Dişhekimi Janet Jale Eyigün:

 

Ağız-diş sağlığı merkezleri uzun ömürlü olmayacaktır

 

Dentiss olarak böyle önemli bir konuda haber yaptığınız için teşekkür etmek istiyorum. Çünkü bu konunun başrolünde bulunan biz dişhekimlerinin fikirlerinin değerli olduğu kanaatindeyim. Ağız ve diş sağlığı merkezlerini hükümetin altyapısını hazırlamadan uygulamaya koyduğu yanlış sağlık politikalarından biri olarak görüyorum. Serbest çalışan dişhekimlerini hiç de adil olmayan bir durum içine sokan bu merkezlerin çok uzun ömürlü olacağına da inanmıyorum. Hükümetin sağlık politikası tamamen serbest dişhekimliğini yapılamaz duruma sokmak. Bu merkezlerle biz muayenehanelerin başa çıkması oldukça zor. Çünkü hastalara oldukça düşük fiyatlara tedaviler yapılmakta ve hastalar da bu nedenden ötürü bu merkezlere yönelmiş durumdalar. Ancak ADSM’lerde her ne kadar çok sayıda dişhekimi çalışsa da hasta talebini karşılayacaklarına inanmıyorum. Bu merkezlerde bir dişhekiminin günde 40-50 hasta baktığını duyuyorum. Bir hekimin bu kadar hastaya sağlıklı tedaviler yapabileceğine inanmıyorum. Bunun yanında çok sayıda hasta yığılımından ötürü bu merkezlerin çok uzun dönem randevular vereceğini ve hasta talebini karşılayabileceklerini sanmıyorum. Ayrıca bu merkezlerdeki diş tedavi, çalışan hekim ve diğer yardımcı personel masraflarının bir süre sonra Sağlık Bakanlığı bütçesinde ciddi problemler yaratacağını düşünüyorum.

 

Ağız ve diş merkezlerine yakın yerlerde muayenehanesi olan meslektaşlarımın bu merkezler açıldıktan sonra işlerinin çok azaldığını ve muayenehanelerini idare etmekte ciddi sıkıntılar yaşadıklarını ben de duyuyorum. Oldukça düşük fiyatlar karşısında muayenehanelerin dayanabilmesi imkânsız. Kimi meslektaşlarımın muayenehanelerini kapatıp bu merkezlerde çalışmasını denize düşen yılana sarılır mantığı olarak düşünüyorum. Bir süre sonra ADSM’ler bombasının hükümetin elinde patlayacağını ve muayenehanelerden hizmet satın alınmasının gündeme geleceğine inanıyorum.    

Dişhekimi Öznur Soysan:

 

Ağız-diş merkezlerinde çalışmanın altında tercih ve kazanç yatıyor

 

Ağız-diş sağlığı merkezlerinin yaygınlaşmasını, maddi açıdan problemli ve sosyal güvencesi olan hastalar için çok olumlu buluyorum. Ancak nereye kadar gideceği tartışma konusudur. İdealist dişhekimi arkadaşlarımın performans uğruna basit işler yapacağına inanmıyorum. Eldeki imkanlarla en iyisini yaptıklarına inanıyorum.

 

Bazı hekim arkadaşların garanti para, kira, su, elektrik ve teknisyenle uğraşmamak için muayenehanelerini kapatarak ağız-diş sağlığı merkezlerinde çalışmak istemelerini de anlayışla karşılıyorum. Bu tercih ve kazanç meselesidir. Üstelik “devlet sevkleri muayenehanelerde kullanılamıyor” diye biliyorum. Sadece anlaşmalı kurumlarda kullanıyor. Anlaşmalı kurumlar da ücretin tamamını alıyor ve fatura kesiyor. Ödenecek kısım devletten alınıyor. Muayenehanelerden hizmet alımı artırılırsa bu tarz kapatmaların azalacağı ümidindeyim. Çünkü ben de muayenehane açmayı düşünen bir hekim olarak, her kurumu özelleştiren devletin diş hizmetleri konusundaki ‘illaki devlet olmalı’ tarzındaki tercihini anlamakta zorluk çekiyorum. Herhalde mantıklı bir açıklaması vardır.     Dişhekimi Panur Yaramanoğlu:

 

Muayenehanelerde kurulan ilişki ADSM’lerde aynı yoğunlukta gerçekleşmiyor

 

Tüm tıp dallarında olduğu gibi dişhekimliğinde de ülkemiz birçok Avrupa ülkesini geride bırakmış durumda. Gururla söyleyebilirim ki Avrupa’dan gelen meslektaşlarımız ve hastalar, Türkiyemiz’deki diş kliniklerini gördüklerinde çok şaşırıyorlar. Özellikle genç meslektaşlarımız hem çağdaş yerler planlıyorlar hem de ellerinden geldiğince teknolojik yönden de kliniklerini donatıyorlar. Aynı yorumu yeni açılan ve gün geçtikçe çoğalan ağız-diş sağlığı merkezleri için de yapmak mümkün. Bu merkezler hem görsel olarak hem de donanım olarak birçok ihtiyacı karşılıyorlar. Yine tedavi almak için gelen bir hastanın panoramik radyografisinin alınmasından başlayarak tüm uzmanlık isteyen konularda yardım alabilmeleri de bence oldukça büyük bir artı. Günümüz insanının İstanbul gibi bir şehirde en büyük ihtiyacının zaman olduğunu düşünürsek, bu tarz her türlü tedavinin toplandığı yerler son derece faydalı olabiliyor. Globalleşme, şirketleşme, holdingleşme hatta tröstleşmenin de yayıldığı günümüzde az önce paylaşmaya çalıştığım artılarıyla bu merkezler küçük muayenehaneleri adeta yutuyorlar. Doğal olarak birçok hekim, hastaların böyle merkezlere yönlenmesi neticesinde muayenehanelerini kapatmak zorunda kalıyorlar ve buralarda çalışmaya başlıyorlar. Bu değişimin kaçınılmaz olduğu kanaatindeyim.

 

Tüm bu gerçeklerin eşliğinde, ağız-diş sağlığı merkezlerinde pek de sağlanamayacak bir şey var ki kanımca bu da hala bazı hastaların muayenehanelere yönelmesine sebep oluyor. Bu bence one-man show olarak niteleyebileceğimiz, mesleğimizdeki duygulara ve kişilere hitap edebilmedir. Açıklamak gerekirse; ağız-diş sağlığı merkezleri adeta konfeksiyon tarzında çalışırken, özel muayenehaneler hala butik tasarımlar yapıyorlar. Muayenehaneye gelen hasta ile hekim arasında gelişen dostluk ve güven bağı bu tür merkezlerde kanaatimce aynı yoğunlukta kurulamıyor. Muayenehaneye gelen bir hastanın her türlü endişe, korku ve isteklerini hekim kısa sürede öğrenebiliyor ve hastanın her ziyaretinde tedavi yaparken bunları göz önünden ayırmıyor. Aynı hasta beş yıl sonra tekrar aynı hekime gelse bile, hekim kişiyi hatırlayabileceği için aynı hassas ilgiyi bulabiliyor. Yine kontrol seansları hep aynı hekim tarafından yapılacağı için hastadaki tüm ilerlemeler ve gerilemeler hekim tarafından rahatlıkla takip edilebiliyor. Yine muayenehane hekimi hastasını sahiplenirken ağız-diş sağlığı merkezlerinde bu daha zor oluyor. Çünkü bu yerlerde hekim değişimleri sıklıkla görüldüğü için hasta bazen ikinci seansta dahi farklı bir hekimle karşılaşabiliyor.

 

Sanırım yukarda söylemeye çalıştıklarım sayesinde hemen hemen her meslekte küçük ölçeklileri yutan büyük ölçekli firmalar, dişhekimliği sektöründe ne ülkemizde ne de dünyada bunu başaramayacaklar.     3M ESPE Satış Müdürü

Dişhekimi Fatih Tekin:

 

ADSM’ler doğru ve faydalı yatırımlar

Genel olarak bu tip yatırımların doğru ve faydalı olduğunu düşünüyorum. İhmal edilen nokta; verilen hizmet kalitesinin, hizmet memnuniyet seviyesinin ve yapılmış olan tedavi'lerin geri dönüşlerinin ölçümlenmemesi ve bu konularda oluşabilecek sorunlar üzerine iyileştirme veya kontrol planlarının hazır olmamasıdır.

Muayenehanelerin ve buralarda üretilen hizmetlerin sayısında denge ADSM’lerin lehine artmaktadır. Serbest dişhekimleri de kaliteli ürünler kullanıp en son teknikler ile yapılmış ürünleri kullanmakta, hızlı ve sağlıklı servisler üretebilmektedirler. Rekabet servislerde ve tedavilerde kalite artışını beraberinde getirmektedir.

Gözlemlediğimiz sorun, devletin serbest dişhekimleri ile hizmet satın alma anlaşmalarını yapmaması ve hizmet/fiyat rekabetini kendi lehine geliştirmesindedir. Bu hizmetin  muayenehanelerden satın alınmaya başlanması ile dişhekimliğindeki kayıt dışı ekonomiyi engelleyebilecek, kamunun gelirlerini artıracak, vatandaşların diş tedavisi ile tanışmasını sağlayacak ve tedavi hizmetlerinin yerinde ve uygun fiyata almalarına olanak verecek bir uygulamadır. Kaynak sorunu ise, sistemin kendi üreteceği hizmetlerin tamamen kayıt altına alınması ile üretilebilecektir.

    Metco Dental CEO’su Cemal Milani:

 

Bir piyasa yaratılarak bu piyasanın hacmi ve potansiyeli belirleniyor

 

Ben bir işadamıyım ve konuya bu pencereden bakmak istiyorum. Tüm sağlık sektörü hızla özelleşirken ağız ve diş sağlığı hizmetleri sektörünün kamulaşması, hükümetin sağlık hizmetleri politikası ile başlangıçta çelişkili durmaktadır. Ancak sağlık hizmetlerinin diş sağlığı kısmının yeteri kadar gelişmemiş ve toplumun tüm kesimlerine ulaşamamış olması sebebi ile bu yöntem uygulanıyor olabilir. Örneğin yakın zamana kadar bu sektörde yabancı yatırımlar görülmezdi, ilaç sektöründeki gibi büyük ölçekli tedarikçi firmalar, özel diş hastaneleri ve sağlık kurumları sınırlıydı. Yani sektör sığ bir sektördü. Ayrıca sektörün mali olarak kayıt altına alınması da düşünülmüş olabilir. Kanımca bir piyasa yaratılarak bu piyasanın hacmi ve potansiyeli belirleniyor ve ileride geliştikçe bu piyasanın da serbest rekabete açılarak özelleştirilmesi gündeme gelecektir.    

 

Diğer medikal sektörlerde olduğu gibi muayenehaneler ve ona bağlı çalışan laboratuvarların sayısı azalacak ve yerini ağız diş sağlığı merkezleri ile hizmet kalitesi veya ücretler konusunda rekabet edebilecek yatırım yapan uzmanlaşmış çoklu klinik ve daha organize veya standart kalitede hizmet veren poliklinikler alacaktır. 

 

Ayrıca kanımca yürürlükteki asgari ücret tarifesi, diş kliniklerinin reklâm verememesi, özel kurum ve sigortalar ile anlaşma yapılamaması, tabela sınırlandırması gibi uygulamalar totaliter bir diş sağlığı hizmeti görüntüsü vermesi bakımından liberal ekonominin kuralları ile ters düşüyor.  Bir hizmetin ücreti standart ve bu hizmeti verenler bu standardı uyguluyorsa burada büyük bir tekel oluşur. Serbest piyasadan söz edilemez bu durum da genel ekonomik yapı ile örtüşmez. Sonuçta her sektör de olduğu gibi bir dönüşüm yaşanacaktır, bu kaçınılmazdır.

   

Tekno-Ser Sağlık Cihazları

Metin Kosova: Bazı belirsizlikleri zaman gösterecek

Ağız ve diş sağlığı merkezleri konusunda bazı belirsizlikler var. Dolayısıyla bunları zaman gösterecek. Onun için bekleyip görmek lazım. Ancak bu merkezlerin muayenehanesi olan dişhekimlerine büyük bir darbe vurduğunu söylemek isterim. Hekimler bu durumda sadece kendi hastalarına hizmet vermeye başlayacak. Ancak muayenehanelerden memnun olmayarak ağız ve diş sağlığı merkezlerinde tedavilerini yaptıran hastalar, ilerleyen yıllarda herhangi bir sorunla karşılaşmaları durumunda yeniden eski hekimlerine yönelebilirler. Bu da ADSM’ler için olumsuz bir tablo yaratacaktır. Sonuçta buralar ciddi yatırımlardır. Bu yerlerde deneyimli dişhekimlerinin istihdam edilmesi gerekiyor.

    ADT Dental Genel Müdürü

Ali Çakır:

 

ADSM’ler tüketimi artıracak

 

Ağız ve diş sağlığı merkezleri olması gereken kurumlardır. Çünkü ülkemizin gerçeği olan dar gelirli insanımız, yıllardır ağız-diş sağlığı hizmetlerinden yeterli düzeyde yararlanamıyordu. Çok önemli bölümü dişhekiminin yolunu bile bilmiyordu. Bu sebeple ADSM’ler, sözkonusu bu kesime ulaşılabilmesi için bir gerekliliktir. Ayrıca bu merkezlere giden insanlar dolaylı da olsa çevrelerini ağız diş sağlığı konusunda olumlu yönde etkileyecek ve dolayısıyla da tüketimi artıracaktır. Firmaların bir kısmının bu süreçten olumlu yönde etkileneceğini düşünüyorum. Bir kısmının da olumsuz etkileneceği bir gerçektir.

 

Ancak bütün bu söylediklerimiz, bazı dişhekimlerinin kliniklerini kapatıp ADSM ‘lerde çalışmayı tercih ettikleri şeklindeki duyumlarımız birtakım soru işaretlerine neden oluyor. Özellikle de son iki yıldır bu durumun arttığını söylemek mümkün. Bu noktanın üzerinde önemle durulması gerektiğine inanıyorum. Dünya ve Türkiye genelindeki genel ekonomik trend olan özelleştirmenin tam tersi bir durumla karşı karşıyayız. Medikalde olabildiğince özelleştirme varken, dişhekimliği alanında tam tersi bir durumu açıklamak zor olmaktadır.

 

Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) ve DİŞSİAD gibi kurumların konu üzerinde önemle durmaları gerektiğini düşünüyorum.   VYG Haber Merkezi 

YASAL UYARI: Bu yazı/haber/makalenin bütün yayın ve çoğaltma hakları VESTİYER YAYIN GRUBU'na aittir. Kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen iktibas edilmesi yasaktır.
Reklam
Reklam

Yorum Ekle
Copyright © 1989-2024, Vestiyer Grup, Tüm Hakları Saklıdır.